Psikanalitik Terapiye Kısa Bir Bakış
- Rıdvan idiz
- 12 Eyl
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 15 Eyl
Psikanalitik terapi en sade tarifiyle; insanın bir başkasının yanında kendisiyle gerçek bir karşılaşma yaşayabilmesi olanağının yaratıldığı bir alandır.
Bu karşılaşmanın bir ’sonuca’ oluşması için ihtiyaç duyulacak zamanın uzun ve sarsıcı olabileceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.
Haliyle; günümüzde bireyin bilinçli farkındalığıyla yeterince çabaladığında neredeyse karşılaştığı her şeyin üstesinden gelebileceğini öğütleyen, bireyin ‘’bilişini’’ kutsayan popülist söyleme kıyasla; böylesi cüretkâr vaatlerde bulunmayan psikanalizi/psikanalitik terapiyi hızlı sonuç arayanlar için tercih edilir kılmak pek kolay değildir.
Ancak kişinin ruhsallığında/kişiliğinde bir şeyleri değiştirme dönüştürme ihtiyacına en çok cevap bulabileceği terapi yaklaşımının bu olduğunu düşündüğüm/deneyimlediğim için Psikanalitik terapi ile çalışmayı tercih ediyorum.
Kolay bir yol değildir bu; elbette sabır ister, emek ister
Terapist, bu yolda yargılamayan, eleştirmeyen, suçlamayan; aksine empati kuran, anlamaya çalışan, kapsayan konumunda olur.
Böylelikle danışanın iç dünyasına doğru yolculuk yapmasını sağlayabileceği terapötik alanı oluşturur. Bu danışan için kendiliğini yeniden inşa etmesi ihtimalini yakalayabildiği bir alandır.
Bu ilişkideki olan şey sıradan bir sohbet değildir; danışanın duygularını, arzularını, hatta geçmişteki önemli figürlere ait deneyimlerini, terapist aracılığıyla yeniden yaşadığı özel bir alandır. Danışan terapist ile kurduğu ilişkide yaşam serüveninde oluşagelmiş ilişkisel rolleri yeniden deneyimlediği bir alan içindedir. Aslında olan şey danışanın kendi iç dünyasıyla olan gerçek bir karşılaşmadır, her ne kadar karşılaşılan terapist gibi görülse bile.
İşte Psikanalitik terapinin kalbi bu ilişkide atar.
Hayatın akışında süregelen benzer ilişkiler, benzer tartışmalar, tekrar eden hayal kırıklıkları; öfke, korku, kaygı, hayal kırıklığı vs her türlü his deneyimlenebilir.
Dışardaki tekrarların, terapi odasında da sahneleceği koşullar bir şekilde oluşuverir. Danışan veya bazen de terapistin kendisi farkında olmadan bu koşulları oluşturur veya oluşturulduğuna kendilerini bir şekilde bilinçdışı ikna ederler. Evet belki de psikanalitik terapilerin en can alıcı kısmı burası. Terapistin böylesi bir durumda danışanın ve kendisinin bilinçdışı aktarımı ile ne yaptığı konusu. (Bu konuyu başka bir paylaşımda değinmek üzere burada bırakıyorum.)
Hayatın akışında bu tekrarlar olduğunda ‘’ Neden yine aynı şey oldu ?’’ sorusunu çoğunlukla çökkün bir ruh hali ve hayal kırıklığıyla sorar, ancak bir şekilde kendimizi yine aynı döngülerin içerisinde buluveririz.
Yaşadıklarımızla baş edebilme ve anlamlandırma ihtiyacımız dolayısıyla bir şekilde bazı cevaplar buluruz veya üretiriz. Çoğu zaman bu cevaplar yüzeysel cevaplardır.
Meselelerin derinine inilebilinirse işin rengi değişecektir.
Psikanalitik terapi tam da ruhsal meselelerin içine, derinliklerine doğru bakmaya çalışır.
Evet, yolculuk içeriye doğrudur ve bu bilinmeyene, bilinçdışı olana doğru bir yolculuktur.
Yaşantılarımızı yalnızca bilinçli kararlarımız değil, farkında olmadığımız bir yanımız da şekillendirir: bilinçdışımız.
Bastırılmış duygularımız, çocukluk yaşantılarımızdan taşıdığımız izler, dile getiremediğimiz arzularımız…
Hepsi bilinçdışında saklıdır ve bugün kim olduğumuz üzerinde düşündüğümüzden çok daha fazla etkisi vardır.
Terapide ruhsallığın karanlıkta kalan parçaları yavaş yavaş gün yüzüne çıkar.
Böylelikle insan kendi hikâyesini anlamaya başladığında, yaşamındaki döngüleri de fark etmeye, değiştirmeye ve yeniden inşa etmeye başlar.
Danışan, serbest çağrışım ve rüyaları aracılığıyla; bazen doğrudan, bazen dolaylı olarak bilinçdışının kapısını aralarken; terapist, dalgalı bir dikkatle dinleyen, bazen sessizliğiyle eşlik eden, bazen de bir yorumla görünmeyeni görünür kılan tarafta durur.
Psikanalitik terapi hızlı çözümler vaat etmez. Onun sunduğu şey, çok daha değerli bir yolculuktur; kendini tanımak, ilişkilerini anlamak ve yaşamında daha özgür seçimler yapabilmek için...
İnsan ancak kendini tanıdıkça özgürleşebilir.
Yorumlar